Gribble
Gribble, Limnoriidae familyasından herhangi bir deniz izopod türüdür. Çoğunlukla soluk beyaz ve küçük (1-4 mm uzunluğunda) kabuklulardır.
Gribble terimi ilk olarak odun delen türler, özellikle de 1799 yılında Rathke tarafından Norveç'ten tanımlanan ilk tür olan Limnoria lignorum için kullanılmıştır. Limnoriidae'nin deniz yosunu ve deniz otlarını delen türlerinin yanı sıra ağaç delen türleri de vardır.
Paralimnoria, Limnoria ve Lynseia olmak üzere üç cinsi vardır. Limnoria'nın çoğu denizde türü vardır. Canlı deniz bitkilerini delebilen bu gribbleslerin odun (ölü bitki) delici bir türden evrimleştiği düşünülmektedir.
Gribbles yiyecek için ahşap ve bitki materyalini deler. Odunun selülozu sindirilir. En yıkıcı türler Limnoria lignorum, L. tripunctata ve L. quadripunctata'dır. Bir uzmana göre, bitki hücre duvarlarını çözmek için selülaz yapabilen tek hayvanlar bunlardır. Bitki liflerini yiyen diğer hayvanlar, enzimi üretmek için bağırsaklarındaki bakterileri kullanmaktadır. Gribble'lar bunu yapamıyor. Bu durum bazı biyologların biyoyakıtlar üzerinde düşünmesine yol açmıştır.
İlgili sayfalar
Sorular ve Yanıtlar
S: Gribble nedir?
C: Gribble, Limnoriidae familyasından bir tür deniz izopodudur.
S: Gribble'lar ne renktir?
C: Gribble'lar çoğunlukla soluk beyazdır.
S: Gribbles ne kadar büyüktür?
C: Gribbles küçüktür, tipik olarak 1-4 mm uzunluğundadır.
S: Gribbles ne yer?
C: Gribble'lar yemek için odun ve bitki materyallerini delerek odundaki selülozu sindirirler.
S: En yıkıcı gribble türleri hangileridir?
C: En yıkıcı gribble türleri Limnoria lignorum, L. tripunctata ve L. quadripunctata'dır.
S: Gribble'ların bitki lifi yiyen diğer hayvanlardan farkı nedir?
C: Gribbles, bitki lifi yiyen diğer hayvanların aksine, bağırsak bakterilerinin yardımı olmadan bitki hücre duvarlarını çözmek için selülaz yapabilen tek hayvandır.
S: Gribbles'ın bitki hücre duvarlarını sindirme yeteneği hakkındaki keşif biyologların neleri düşünmesine yol açtı?
C: Gribbles'ın bitki hücre duvarlarını sindirme yeteneğinin keşfi, bazı biyologların biyoyakıt potansiyelini düşünmesine yol açtı.